Ben büyüdükçe
İstanbul’u sarılar sarmış sonbaharın dökülen yaprakları gibi dökülürken hayatından o aslında hiç kazanılmamış zaferler,
İçlerinde kaldırım taşlarıyla süslü birer gerdan gibi sokaklarda gezinirken ayakların,
zevkten dört köşe olmuş kavşaklarda düğüm olmuş trafiğin içinde hayaller, ümitler, beklentiler.
Nereye çevirsen rotanı aynı mahalleye çıkarsın;
o çocukluğunun geçtiği köhne sokak,
aynı bakkal dükkanı , farklı bakkal amca; aynı evler, farklı suretler…
Yıllara yenilmiş dostluklar saklanmış pencerelerin ruhlarında,
camdan ‘eve gel artık akşam oldu’ diye bağıran anneme inat koşturuşum o eskimiş asfaltta,
apartman aralarına saklanırdı çocukluğum saklambaç oynarken masumca.
Beton kokusuyla kiremit tozu yapışmış pantolonuma.
Taştan kale yapıp yorulmadan şişe teklemekti mutluluk zamanında.
22 sene olmuş merhaba diyeli Cerrahpaşa’ya, İstanbul’a, hayata
Geri dönüp baktığında görürüsün neler değişmiş aslında,
Ne o eski dostluklar, ne o eski hava, ne de başka bir şey kalmıştır geriye zamandan,
5 senelik ömrünün en mutlu anlarıydı boyun yettiği kadar zorla dışarı bakabildiğin o balkon kenarından selam verdiğin karşı apartman.
Ben büyüdükçe küçüldü sokaklar,
Ben büyüdükçe küçüldü İstanbul,
İstanbul küçüldükçe büyüdü uzaklıklar,
İstanbul küçüldükçe büyüdü yalnızlıklar…..
"İçlerinde kaldırım taşlarıyla süslü birer gerdan gibi sokaklarda gezinirken ayakların,
zevkten dört köşe olmuş kavşaklarda düğüm olmuş trafiğin içinde hayaller, ümitler, beklentiler. " akıcılaştırmış.