






![]() |
#1 |
![]() Amsterdam'ın Merkez Garı kalabalık. Çıkışta tam karşınıza tahta perde geliyor. Şehri boydan boya katedecek bir metro inşaatı. Taksi durağının önünde gençler öbeklenmiş. Şöförlermiş. Sırayı sorunca gülüşme başlıyor. Adresi anlamaz gibiler. Biri, "Hemen şurada" diyor. Az ileride arabada oturan bir şoförü gösteriyorlar. Türkçe bildiği için yardımcı olabilirmiş. Adam has Hollandalı! Durağın kâhyasını takan yok. Nihayet, gümrah sakallı Arap yarımadasından bir şoför arabasına buyur ediyor. "Kardaş" diyerek istenen adrese bırakıyor... Yerel makamların Amsterdam'ı 'dünya konukseverlik başkenti' yapmaya çalıştıkları neden sonra ortaya çıkıyor. Avuç içi şehirde şehir içine yolcu almak istemeyen taksi şoförlerinin kötü örnek olduğunu herkes söylüyor. Aynı muamele yerlilere de reva görülüyormuş. Amsterdam'da bir gün boyunca önemli bir forum var. 'Avrupa'nın İnşasında Kentin Rolü'. Açılış konuşmasında 'yaratıcı kentler'in ne menem şeyler olduğu anlatılıyor. Yaratıcı sınıfın öncü rolü vurgulanıyor. İstatistikler gösteriliyor. 'Yaratıcı olmayan kent' ve taşrayla aradaki açığın nasıl kapanabileceği üzerinde duruluyor. 2008 Avrupa'da 'Kültürlerarası Diyalog' Yılı. Kültürler arasında yoğun ve sıkı bir alışverişin nasıl mümkün olacağı araştırılıyor. Hatta diyaloğa rehber olsun diye bir 'beyaz kitap' da hazırlanıyor. Bu çerçevedeki projelerden biri de 'Avrupa İçin Bir Ruh'. Belki de Avrupa'nın ahvalini en iyi bu proje tanımlıyor. Avrupa'nın her şeyi var. Gümrük birliği, güçlü ortak para birimi, vatandaşlarının serbest dolaşım hakkı, hatta kanunları. Ama Avrupa ruhunun peşinde. Ruhu olmayan bir toprak parçası, birlik içinde bile olsa, ona ne denilebilir? Akşam Melkweg'de Adalet İçin Rap programı var. Melkweg süt ürünleri fabrikasından bozma bir mekân. 30 yıldır, sinema dahil sanatın her türüne kucak açıyor. Rap konserinin yapılacağı salonun adı: 'The Max'. Pepsi Max'den. Bilet alan kapının önünde kuyruk oluyor. Daha çok çocuklar, yaşları 9-14 arası. Belli, mekâna sık sık gelip gitmiyorlar. Arap kökenli olmalarına rağmen aralarında Hollanda dilini konuşuyorlar. Nihayet kapılar açılıyor. Sahnenin tam karşısına sandalyeler konulmuş. Önde bir karışık aile. Baba Filistinli. Anne Hollandalı. Filistinli görümce. Daha önde çocuklar. Babanın boynunda kefiye. Elinde Filistin bayrağı. Yandaki gençler de Filistinli. Oturur oturmaz bir esrarlı cigara sarıyorlar. Salon giderek kalabalıklaşıyor. Gecenin sunucusu karaderili. Önce bir genç hanımı çağırıyor. Filistinli- Amerikalı bir sinemacı. Filistinli rap, hiphop müzisyenleri hakkında çektiği belgeseli anlatıyor. Uzun uzun.Henüz bitmemiş filmden parçalarla. Sonra birer birer MC'ler (rap üstatları) çağrılıyor. Gazze'den, Ramallah'tan, işgal altındaki Filistin topraklarından İçlerinde bir İsrailli, bir Faslı-Hollandalı da var. Sunucu hepsine tek tek soruyor. Dinleyicilerden de soru geliyor. Hemen hepsi pürüzsüz bir İngilizce ile mücadele için kararlılıklarını anlatıyor. Rap'le TV aracılığıyla tanıştıklarını söylüyorlar. Üzerlerinde kapşonlu montlar. Saatler ilerliyor. Müzik bir türlü başlamıyor... Dünyamız farklı bir yörüngede. Kültür tartışılıyor, sanat tartışılıyor. Muhalif sanat tartışılyor. Tartışma, işin ve eğlencenin önünde. Bir gün bir kavrayanı çıkar elbet. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
|